Siz Denizin Hangi Kıyısında Duruyorsunuz?
Doğu Akdeniz’in tuzlu rüzgârı, yüzyıllar boyunca kervanların, donanmaların ve şairlerin yolculuklarına eşlik etti. Fenike gemilerinden Osmanlı korsanlarına, Venedik tacirlerinden Endülüs sürgünlerine kadar nice kader bu sulardan geçti. Fakat 21. yüzyılın başında, bu mavi sularda tarihe yeni bir imge kazındı: Sumud Filosu.“Sumud”,
Arapçada “sebat, direnç, kök salmak” demektir. Filistin halkı için bu kelime yalnızca bir söz değil, bir hayat biçimi oldu. Yıkılan evin taşlarını yeniden üst üste koymak, yakılan tarlanın yerine tekrar zeytin fidanı dikmek, savaş uçaklarının gölgesinde bile çocuklarını okula göndermek… Bunların her biri birer politik eylem, birer varlık beyanıdır. Çünkü Filistin’de sabır, sabit kalmak değil; direnerek var olmaktır. Bir annenin sabah tandırda pişirdiği ekmek, bir çocuğun elinde tuttuğu defter, bir yaşlının bahçesinde suladığı yasemin ağacı aslında sumud’un sessiz bayraklarıdır.
Gazze, denize bakan ama denizden koparılan bir şehir. Abluka, sadece ilaç ve gıdayı değil, aynı zamanda nefesi, umudu da kesiyor. İşte tam bu noktada, dünyanın dört bir yanından vicdan sahibi insanlar yola çıktı. Öğretmenler, doktorlar, rahipler, yazarlar, aktivistler… Hepsinin ortak hedefi, Gazze’ye nefes ulaştırmaktı.
2010’da Mavi Marmara ile başlayan “Özgürlük Filosu”, tarihe yalnızca bir insani yardım girişimi olarak değil, aynı zamanda uluslararası düzene yöneltilmiş güçlü bir itiraz olarak geçti. Silahsız sivillerin uluslararası sularda saldırıya uğraması, dünya vicdanının kanayan yarasına dönüştü. O gün, yalnızca Gazze’nin ablukası değil, küresel sistemin ikiyüzlülüğü de gözler önüne serildi.
Her çağın bir destanı vardır. Homeros’un kahramanları zafer için denize açılırken, Sumud Filosu’nun kahramanları yaşam hakkı için yola çıktı. Bu gemilerde silah yoktu; sadece vicdan vardı. Deniz, burada bir coğrafya olmaktan çıkıp insanlığın aynasına dönüştü. O aynaya bakan herkes, kendi vicdanının rengini gördü.
Elbette bu filo yalnızca bir sembol değil, aynı zamanda politik bir eylemdir. Gazze’nin ablukası uluslararası hukuka aykırı olduğu kadar, insanlığın ortak değerlerini de boğuyordu.
Sumud Filosu, dünyaya şu mesajı verdi:“Denizin ortasında bile susturuluyorsak, kıyıya vardığımızda insanlığımızı kaybetmiş oluruz.”
Bugün hâlâ devletler diplomatik denklemler içinde sessiz kalmayı tercih ederken, Sumud Filosu’nu hatırlamak önemlidir. Çünkü sessizlik, tarafsızlık değil; zalimin safında yer almak demektir. Abluka karşısında susmak, çocukların açlığına ortak olmaktır.
Mavi Marmara’dan sonra yaşananlar, küresel siyasetin çıplak yüzünü ortaya koydu. Kimi “uluslararası hukuk” dedi, kimi “provokasyon” dedi. Ama Gazze kıyısındaki çocuklar için bu kelimelerin hiçbir anlamı yoktu. Onlar için önemli olan, birilerinin kendilerini hatırlamış olmasıydı. Çünkü unutulmak, kuşatılmaktan ve hatta ölümden daha ağır bir esarettir.
Bugün Gazze’nin kıyılarında hâlâ çocuklar doğuyor, anneler ekmek pişiriyor, yaşlılar zeytin ağaçlarını suluyor. Onların gözlerinde hâlâ umut kıvılcımı var. Çünkü sumud, vazgeçmemenin, kök salmanın adıdır.
Sumud Filosu, aslında hepimize sorulan bir sorudur: Siz denizin hangi kıyısında duruyorsunuz?
Gazze’ye giden gemiler yalnızca yardım taşımıyordu; insanlığın onurunu, vicdanını ve adalet arayışını da taşıyordu. O yüzden bugün hâlâ denizden yükselen o çığlık, dalgaların arasından bize ulaşmaya devam ediyor:Unutmak, zulme ortak olmaktır. Hatırlamak ise, direnmenin ilk adımıdır.
Güncel Siyasetin AynasındaBugün Birleşmiş Milletler’de ardı ardına alınan kararlar kâğıt üzerinde kalırken, Avrupa Birliği insani yardım raporlarıyla vicdanını rahatlatıyor, ABD ise “İsrail’in güvenliği” gerekçesiyle statükoyu koruyor. Buna karşılık Türkiye, yıllardır “Gazze ablukası insanlığa aykırıdır” diyerek ses yükselten az sayıdaki ülkeden biri olmayı sürdürüyor. Fakat dünyanın geri kalanı, çocukların açlığa mahkûm edildiği bir kuşatmaya karşı hâlâ utanç verici bir suskunluk içinde.Bu yüzden Sumud Filosu, sadece geçmişte kalmış bir yolculuk değil; bugün de bize pusula tutan bir sorudur:
Siz Denizin hangi kıyısında duruyorsunuz?